Türkiye belki de onların sözlerini bu şarkıyla tanıdı. Çocuk gelinleri ve onların gelinlikler içindeki çocuk gözlerini. O günlerden sonra pek çok aydın, sanatçı daha önce hiç görmedikleri uzak diyarlara, dağların arasında unutulmuş köylere gidip, kendi gözleriyle görmek istediler. Konuştular, fotoğraflarını çektiler, konuşturmaya çalıştılar. Çoğumuz onları beyaz tülbentleriyle, yaşmak bağlanmış yüzleriyle, hüzün ve öfkenin büyüttüğü gözleriyle tanıdık. Kampanyalar düzenlendi, ailelere para yardımı yapıldı sırf kızlarını koca evi yerine okula gönderebilsinler diye ama olmadı. Çocuklar hızla çocuk anne olmaya devam etti.
Bingöl Elmas da bu sorunun çözümü için uğraşan bir belgeselci. Zar zor ikna ettiği kadınlara, onların acılarına doğrultmuş kamerasını bir kez daha uzaklardan onların seslerini bizlere duyuruyor.
‘Evcilik’ adlı kısa filminde dört kadının hikayelerini birleştiriyor. Naze, Hayriye, Şaziye ve F.nin geçmişleri bu filmde hikayeleşiyor. (henüz 19 yaşında olan F.’nin adını yönetmenin ricasıyla kısaltıyorum).
Bingöl Elmas’ı şehir şehir dolaştıran biraz da öfke. Bu öfkesini şöyle anlatıyor; “Kentteki insanlar, modern bireyler, yetkililer sorunu çok uzaklara atınca meseleden kurtulduklarını sanıyorlar. Ya da soruna bir bölgeyi veya insanları hedef göstererek ‘Biz öyle değiliz’ diyorlar. Bu bana çok sahte geliyor. Meselelerin çözümünde engel olduklarını düşünüyorum.”
ŞAZİYE 35’İNDE NENE OLDU
Dört kadını izlerken dört ayrı sesten aynı hikayeyi dinlemiş gibi hissediyorsunuz. Daha 12 yaşına bile gelmeden “Aman büyüdü, serpildi, evlensin yuvasını bilsinler, namus korkuları, kız kısmı okur muymuşlar” hepsi aynı hikayeye sahip. Kimi daha fazla parçalanmış, gördüğü şiddetle körelmiş, öfke dolmuş ama hepsi de birilerinin kurbanı olduklarını geçmişe bakarken yutkunarak görüyorlar. Filmin kahramanlarından Şaziye, evlendikten sonra Almanya’ya işçi giden ailelerden biri. 35 yaşında babaanne oluyor ve bugün geriye baktığında çocuk bir anne olarak neler yaşadığını şöyle anlatıyor; “Çocuğun çocuğu olur mu? O ağlarmış çatlayana kadar ben duymazmışım. 15 yaşında bile değildim, peş peşe oldular, dayanamıyordum. Biri bir yandan ‘anne’, öbürü diğer yandan ‘anne’ diye bağırıyor. ‘Bana anne demeyin ne olur’ diyordum. Ben ne çocukluğumu, ne gençliğimi, ne evliliğimi biliyorum. Anne olmak için karnında onu bilmen lazım, isteyerek dünyaya getirmen lazım.’
Diğer kahraman Hayriye ise bütün çabalarına rağmen çocuk gelin olmaktan kurtulamamış. Evlendikten bir süre sonra hamile kalıyor ama istemiyor. “Oğluma bir yük gibi baktım, ‘Benim hayatımı mahvetti, bu çocuk nereden çıktı’ diyordum. İçgüdüsel annelik duygusu var; ağladığında koşup gidiyorsun ama tutup öpemiyorsun. İki yıl önce oğlumu öpmüşüm; eve gidip eşine gitmiş demiş ki; ‘Ya annem galiba beni seviyor, beni öptü’, bütün gün mutlu olmuş. Oğlumu seviyorum ama diyemiyorum.” diyor yıllar sonra bile.
Naze ise 9 yaşındayken karısı ölmüş bir adama gelin ediliyor. “Çocuklarıma bakacak, evi temizleyecek biri olsun istiyordum” diyor Naze’nin kocası düğünlerini anlatırken. Naze ise korkularla atlatmış o günlerini “Sadece korkuyordum, diyordum Allah’ım bu adam bana ne yapacak; kimse anlatmadı ilk gece nasıl?  Ben dokuz gün öyle kaldım, eli elime değmedi. Düşün, o kadar küçüktüm kıyamadı; dedi ki, ‘İnsandır işte, korkuyor.”
Daha önce “Ağustos Karıncası”, “Transasya” ve “Pippa’ya Mektubum”  isimli filmlerin yönetmenliğini yapan Bingöl Elmas’ın “Evcilik” adlı kısa filmi 11 Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali kapsamında gösterimde.

Hollanda Konsolosluğunun katkılarıyla gerçekleştirilen filmin yapımı Kumbara Sanat ve Asmin Film’e ait. Evcilik belgeseli bugün 19.00 Cinebonus Maçka G Mall,  01 Mart 2012 Saat 17.30’da Ankara AFM CEPA Salon 2’de, 03 Mart 2012 Saat 15.30’da İzmir Cinebonus Kipa Extra Balçova Salon 2’de izleyicisiyle buluşacak. Özel gösterimler için mektup@asminfilm.com’dan irtibata geçebilirsiniz.